Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aşk ve Ruh/ Psykhe ve Eros

Antik dünyanın ince zevklerinin, aşılamayan coşkunluğunun , masalsı bir yaratılışa hükmettikleri mitolojilerinde saklı olduğuna inanırım. Mitoloji onların temel evrensel yasalarını, toplumsal ahlaklarının köklerini belirlerken dünyaya bakışlarıyla tümsel bir sanat anlayışlarını da doğurmuş.. Zarif ve güçlü… Zeugma’da gözleri restorasyondan şaşı olmuş mozaiği hatırlarsınız. Bütün cahilliklerimizin (belediye başkanı ayakkabısıyla tanıtım yapıyordu mozaiklere basa basa) arasından birileri bir bilgi sitesi yapmayı akıl etmiş  ( http://www.zeugmaweb.com ) sitenin içinde  dolanırken mozaiklere baktım, kısa hikayeleri vardı. Birini size anlatmaya karar verdim. Elbette biraz süsleyerek ve hikayeyi tersten de okuyarak. Zeugma’da Poseidon Villası’nın dinlenme odasının tabanında bulunan mozaiğin ana sahnesinde, Eros ile sevgilisi Psykhe’nin kavuşmaları resmedilmiş. Mozaik 2. yüzyıl sonu ile 3. yüzyıl başlarına ait. Hikayeye kaynaklık eden yer Anadolu ve Ege kıyısında bulunan Miletos (Mil

Şeytan ve Aydınlanma

Lux Lambası Şeytan İcadı mı ? Çocukluğu 1980 öncesine dayananlar  bilirler; kimi köylerde elektrik olmadığı için ya da kentlerde de ols anız elektrikler çokça kesildiği için gazlı, tüplü lambalar olurdu . Bunlardan biri de lux lambasıydı.  O zamanlar bir zenginlik belirtisi sayıldığı için biz bu lambanın adını ” gerekli olanın sınırlarını aşan anlamına gelen” lüks  sözcüğüne döndürsek de lambanın gerçek adı lux. Lambayla lüksün ne alakası var demeyin, herkesin karanlıkta kaldığı dönemlerde evinde parıl parıl bir aydınlıkta oturmak bir lüks sayılır. Bu yazı lux lambasıyla ilgili değil. Bu yazı lambanın adının köküyle ilgili. Büyük şair Dante’nin İlahi Komedya’sında tanımlanmış sonrada oldukça kabul görmüş yedi büyük günah var:  lust – şehvet,  greed – bencillik/cimrilik,  gluttony – açgözlülük, pride – kibir/gurur,  sloth – tembellik,  wrath – nefret,  envy – kıskançlık… Büyük şaire ek olarak 1589 da Peter Biensfield her bir günahı  bir iblisle eşleştirmiştir.  Lucifer – Kibir  

GÜCÜN AHLAKSIZLIĞI : POSEDİON

GÜCÜN AHLAKSIZLIĞI : POSEDİON İnsan zihninin derinliklerinden yaşamımıza tüm çirkinliğiyle sızan bir üçleme var: Erk(EK) – İktidar -Güç. Birbirine eşit/aynı olmayan ama birbirini tetikleyen bu  üçlemenin egemen kültüründen sıyrılmak bizim gibi ölümlüler için bir ömür sürebiliyor. Kirlenmiş benliğimizi temizlemek; öyküleri baştan dinlemek, tersten okumak ve sonunda gerçeği bulmak için çırpınıp duruyoruz. Genel ahlak gücün yaptığı ya da yapmadıkları üzerinden tanımlansa da (yani değişse ve başkalaşsa da) genetik olarak gücün bir ahlaksızlığı var .  Kendi ahlaksızlığını genel bir ahlak olarak dayatmayı da aymaz bir biçimde kendine hak görüyor .  Eğer bilincimiz bizi çeviren bilgi kirliliğinin altında yatan gerçeğe ulaşamamışsa, bir bilinç kırılması yaşayamamışsak gücün ahlaksızlığı, çok da popüler bir biçimde, bir genel ahlak yasasına dönüşebiliyor/dönüşüyor.Bu durum modern toplumun kuşatılmış bireyleri ya da tutsak edinmiş topluluklarında böyle değil. Geçmişte de kendisine hak ola

Anne Frank’ın Günlüğü ve Büyümeyen Ölü çocuklar

Anne Frank’ın Günlüğü ve Büyümeyen Ölü çocuklar Kirli savaş terimi bazı savaşları temize çekiyor mu bilmem ama tüm savaşların kirlettiği ilk şey çocukların bedenleri ve zihinleri. Yeni bin yılın ahlaki olarak başkalarına eziyeti hak görmesinin ne orta çağdan ne de kendisinden önceki yüzyıldan bir farkı var . Geçtiğimiz yüzyılın  bize aktardığı ibretlik hikayelerin hiç birinden ders almadığımız gibi, yenilenen zulümleri görmezlikten gelecek kadar kör bir bilince sahip olduğumuzu da inkar etmemek gerek. Silinmiş hafıza bu çağın vebası. Bu yüzden hatırlamak ve hatırlatmak birinci görevlerimizden biri. Anne Frank’ın Günlüğü ve Büyümeyen Ölü çocuklar Anne Frank 12Haziran 1929’da Yahudi bir anne babanın çocuğu olarak Frankfurt Am main’da doğmuştur.Almanya’da yükselen Nazizm’in  korkusuyla aile 1933 yılında Amsterdam’a taşınır.   Adolf Hitler ‘in Hollanda’ya girmesiyle birlikte, buradaki Yahudilere Almanya’daki gibi kısıtlamalar getirilir. Ablası Margot’la birlikte sadece Yahu

Kadınların Lirik Direnişi

 Kadınların Lirik Direnişi Şiirin erkek işi olduğu ve kadınların duygularını dışa vurmaktan çekindiği üzerine genel tezlerin ardında erkek egemen dilin kullanım alanının genişleyip kadınlara dil ile bilinci sadece savunulası bir alana sıkıştırarak kısırlaştırmak istenci olmasın  …. Ne yalan söyleyeyim başlangıçta ben de (Gülten Akın’la tanışana dek) kadınların bırakın şiir yazmayı, şiir yazmak için nedenlerinin olmadığını düşünüyordum. Malum kasıklarımdan aldığım her şeyi söyleyebilme gücü ve hakkı  her yanımı sarmış ve sözün , hükmün egemeni olarak   kendimi (erkekleri yani) ilan etmiştim. Kadınlar şiir yazamazdı ;çünkü beyinleri onlara böyle derinlikli bir ilişkiyi kapsayacak otoriteyi vermiyordu. Yanılgı… yanılgı… yanılgı.. Ön yargılarım ve yanılgılarım bir iki basit bilgi ile nasıl yok oldu ? İlk Şair Bir Kadın mı ?  Önce İstanbul Arkeoloji Müzesinde Dünya’nın ilk yazılı şiiri sergileniyor fısıltısına kanarak gittiğim müzede gördüğüm yazıyla  irkildim… Üstelik Türkçe’sin