Ana içeriğe atla

HABİL ile KABİL

Habil ile Kabil kutsal kitaplarda yer etmiş en eski öykülerden biri. (Kabil (Musevi kaynaklarında KainKaynKayin)ile Habil (Musevi kaynaklarında Hevel), Tanah'ta, Eski Ahit'te, Kur'an'da ve hadislerde bahsi geçen dini şahsiyetler. Kabil, Âdem ve Havva'nın büyük, Habil ise küçük oğludur. Kabil'in, kardeşi Habil'i öldürdüğüne ve tarihteki ilk katil olduğuna inanılır.)
 Ayrıntıları içinde oldukça farklı insani duygu ve durumu belirten bu öykü tümüyle bir insanlaşma sürecini anlatıyor. Kıyas, kıskançlık, fark,ayrım, şiddet, evlenme, evlat, ölüm, katil, gizlenme, aldanma, aldatma gibi bir  sürü konu başlığına eşlik edebilir.
Öyküyü her din farklı  işlemiş. Sümer mitolojisinde de yeri olan anlatı ( Emeş-Enten ve Lahar-Aştan hikayesi Habil ve Kabil hikayesine benzer anlatımlar içermekte, daha sonra bu anlatımların musevi kaynaklarına aktarıldığı ifade edilmektedir) kardeş kavgası diye özetlenemez. 
Aslında güçlü olanın sonunda öldüğü bir kavgadır da bu çünkü Eski Ahit'in Aramice tefsirlerinde ise kardeşlerin dövüştüğü, daha güçlü olan Habil'in yendiği ancak ağabeyinin hayatını bağışladığı belirtilir. Buna rağmen Kabil, Habil farkında değilken saldırmış ve onu öldürmüştür. 
İncil kökenli kaynaklarda Tanrının Kabil'i lanetlediği onu yeryüzünde dolaşmaya mahkum ettiği,  cennet bahçesinden  (muhtemelen urfa civarı)   çöllere gönderildiği söylenir. 

Kuranda habil ve kabil ile alakali tahmini 4 ayet geçiyor
5:27 -Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, ötekine):" Seni öldüreceğim" demişti. Diğeri ise şöyle demişti: "Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder".
5:28 -"Allah'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabb'i olan Allah'tan korkarım.
5:29 -"Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin cezası budur".
5:30 -Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan oldu.

  • Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?" dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu. (Maide: 31)
Öykünün dini boyutu açık. Gerçi açık olmasına karşın her dinde farklı biçimlerde ele alaınmış, adak, kız kardeşle evlenme , sevgi... bir sürü farklı neden sayılıyor. belki de toplamıdır kim bilir...Ya da büyük sosyologlara göre göçebelerle yerleşiklerin , çobanlarla çiftçilerin savaşı olarak  da bakabiliriz. 

ASIL ÖYKÜ BÖYLE OLABİLİR

Ya da metni daha farklı bir alana çekebiliriz. 
Örneğin isimlerin anlamlarına bakarak da  farklı bir sonuca ulaşmak mümkün . 
Arapça sözlüklerde Habil ismi efsunlu, büyücü insanı etkileyen, tesir edici hayal gördürtücü manasına geliyor. 
Kabil isminin anlamı ise, mümkün olan, kabul edilen, gerçek, tür, cins anlamlarına geliyor. 
Bu hikayeyi isimlerin manasına göre tekrar ördüğünüzde ise ortaya insanın ruh halini genel anlayışını anlatan bir öykü çıkar. 
Daha önceki öykü gibi iki farklı karakterin değil de bütün insanlığın hikayesidir bu. O da hayalleri olan insanın gerçekler ve kabul edilenler karşısındaki çaresizliğidir. 
Var olanı (hakikati değil göreceli gerçekliği) hayal etmeye ( gelecek kurgusu değiştirme gücü) tercih eden insanoğlu kendi içinde onun başını döndüren, onu büyüleyen ve sürekli değişim isteyen hayallerini öldürmüştür. 
Bunu bazen hayal kırıklığıyla, bazen zorbalıkla, bazen eğitimle bazen de bizim aklımıza gelmeyecek bir sürü başka biçimlerde yapmıştır.

Çoğumuzda çocukluktan (yaş değil ruh hali) çıktığımızda içimizde bir yerde duran kendimizi ve dünyayı değiştirme gücünü kaybetmiyor muyuz. işte o zaman içimizdeki Habil'i Kabil öldürüyor. Sizin hayalleriniz başkalarının gerçekliğine yenik düşüyor sonra tanrının Kabil'i cennet bahçesinden çöllere sürmesi gibi, kendimizi herkesin kabul ettiği sıradan bir yaşama sürüyoruz. 

İçindeki katile dur demiş ve Habil ile Kabil'i bir arada tutmuş insanların sayesinde değişip gelişen tarih bizi insan olmaya daha çok yaklaştırıyor. Yoksa Kabillerin çokluğunda elimizde taşlaşmış kalbimiz ve avallaşmış aptallaşmış tekdüze hale gelmiş aklımızla "iyi birer katil" olarak  kalacağız. hem de sonsuza dek . 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kolektif Aptallık

KOLEKTİF APTALLIK YASASI 92 baharında Harvard Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Ana Bilim Dalı Başkanı kansere yakalanır ve kısa bir süre sonra ölür. Her ne kadar olayın Rus ajanlarının suikastı olduğu söylentileri ortalıkta gezse de kısa sürede olayın üstü kapatılır. Her gün onlarca mühim deneyin yapıldığı milyonlarca insanın hayatına etkileyen eğilimlerin belirlendiği merkezin en kilit adamı ölmüştür ve sorun büyüktür. Üniversite yönetimi aylarca bu pozisyon için uygun birini arar ama pozisyona uygun kimse bulunamaz. Son çare olarak ülkenin en prestijli gazetelerine psikoloji alanında doktora öğrencisi alımı yapılacağı duyurusu yapılır. Yapılan duyuru biraz enteresandır. Diğer öğrenci alımı ilanlarına benzemez. Duyuruda şart yoktur, koşul yoktur, sınav yoktur, yeterlilik yoktur. Kısacası duyuruda normal bir öğrenci alımı ilanındaki rutinlerin hiçbirinin aranmamaktadır. Yani bu şu anlama gelmektedir: ilana bir profesör de başvurabilir, bir manav

Ayine-i iskender

İskender'in Aynası                        İskender'in aynası. "Ayîne-i âlem-nümâ (Cihanı gösteren ay­na)" olarak da bilinen bu ayna hakkında çeşitli rivayetler mevcut olup bunların birçoğu efsane niteliği arz eder. İskender İskenderiye şehrini kurduğu zaman orada bulunan hekim­lerden Belinas, Hermis ve Valines bir ayna yapmışlar ve yüksek bir yere koymuşlardı. Güya bu aynada oraya gelmekte olan gemiler daha bir aylık yolda iken görülebilirmiş. Eğer gelen düşman gemisi ise bu aynadan güneş ışığı yansıtılarak daha uzaktayken yakılabilirmiş. İskender tarafından hocası Aristo'ya yaptırıldığı da rivayet edilen bu aynanın bir gece, bekçileri uyurken çalınıp denize atıldığı yine efsâneler arasındadır. Bazı kaynaklar­da bu aynanın Hind hükümdarı Kayd tarafından İskender'e hediye edilen dört kıymetli eşyadan biri olduğu söylenir. Yuvarlak (top ayna) ve düz olduğu hakkında ihtilâf bulunan bu aynanın iki tarafı da gösterirmiş. Arka yüzüne yalancılar baktığı zaman gör

Aptallık ve Termodinamik Yasaları

Aptallık ve Aptalın Termodinamik Analizi by   alisefiksedef Özet:  Bu yazıda aptallık kavramı soyutfiziksel açıdan incelenmiş olup termodinamik yasaları çerçevesinde yorumlanmıştır. Araştırmalarımız sonucunda aptalın, dünya ve evren için hayati öneme sahip olup, insanlığın gelişimi için en az akıllılar kadar (ve belki de daha fazla) gerekli olduğu bilim literatüründe ilk defa ispatlanmıştır. 1.  Giriş Aptallık hemen her gün karşımıza çıkan bir zihin durumudur. Bu zihin durumu insanlarda geçici veya kalıcı olarak bulunabildiği gibi, bazı durumlarda bulaşıcı bile olabilir. Ne yazık ki bilim dünyası, aptala hakettiği değeri vermemiş ve inceleme altına almamıştır. Termodinamik kanunları (özellikle ikinci kanun) çevremizde her gün karşılaştığımız bir çok fiziksel olayı açıklamakta ve bu fiziksel olaylara alternatif bir bakış açısı önermektedir. Bu çalışmamızda aptallık ve aptalı termodinamik açıdan inceledik, ve dünyada ilk kez aptalın evrensel boyuttaki önemini teorik olar