GÜCÜN AHLAKSIZLIĞI : POSEDİON
İnsan zihninin derinliklerinden yaşamımıza tüm çirkinliğiyle sızan bir üçleme var: Erk(EK) – İktidar -Güç. Birbirine eşit/aynı olmayan ama birbirini tetikleyen bu üçlemenin egemen kültüründen sıyrılmak bizim gibi ölümlüler için bir ömür sürebiliyor. Kirlenmiş benliğimizi temizlemek; öyküleri baştan dinlemek, tersten okumak ve sonunda gerçeği bulmak için çırpınıp duruyoruz.
Genel ahlak gücün yaptığı ya da yapmadıkları üzerinden tanımlansa da (yani değişse ve başkalaşsa da) genetik olarak gücün bir ahlaksızlığı var . Kendi ahlaksızlığını genel bir ahlak olarak dayatmayı da aymaz bir biçimde kendine hak görüyor . Eğer bilincimiz bizi çeviren bilgi kirliliğinin altında yatan gerçeğe ulaşamamışsa, bir bilinç kırılması yaşayamamışsak gücün ahlaksızlığı, çok da popüler bir biçimde, bir genel ahlak yasasına dönüşebiliyor/dönüşüyor.Bu durum modern toplumun kuşatılmış bireyleri ya da tutsak edinmiş topluluklarında böyle değil. Geçmişte de kendisine hak olarak gördüklerini bir güce dayamış insanlar, insan toplulukları var oldular; o tarihten, o zihniyetten beslenen insanların barbarlıklarını bugün artık biz göğüslemek zorundayız.
Medusa?
Güç bize öyle hükmediyor ki, zihnimiz bile ,kendi kendine, güç sahibinin haklılığı üzerinde fetvalar vermeye başlıyor. Buna oto kontrol diyen var, oto sansür diyen var, güce taparlık diyen var ….. psikolojik birçok ad bulunabilir elbette ama bunun adı çok açık ki korkaklık. Doğrunun ve haklının yanında durma cesaretinin yitimi.
Şimdi yüzlerce tuvalde resmi , onlarca meydanda heykeli olan, denizlerin, fırtınaların tanrısı Posedion ile bakışaları taş kestiren kötücül Medusa’nın kesiştiği tarihe (kör talihe ) bakacağız ve meydanları neden Posedion süslüyor da Medusa saklanıp gizlenmek zorunda kalıyor diye soracağız. (Bugün de bu zalimliğimiz devam ediyor mu diye sormalıyız )
Tanıdık bir ahlaksızlık değil mi ? Ya da bu ahlaksızlık mı çok tanıdık, yoksa yapılan eylem karşısında susup güçsüzün cezalandırılmasına olur yolu açmak mı ? Gücün içindeki iktidarı , iktidarın içindeki erki ve kendi içinizdeki korkuyu görüp bütün ahlak kurallarını bir kenara iterek doğrudan değil, güçlüden yana tavır almak; bu büyük ahlaksızlık değil mi ? Nasıl oluyor da bir ahlaksızlık durumunu binlerce yıl sürdürebiliyoruz? Zor ama basit: tutumumuzu genelleştiriyor ve bir ahlak kuralı haline getiriyoruz. Posedion’ un ve Athena’nın her yerde tapınakları ve heykelleri var, 16.yy Avrupa’sında her yerde resimleri yapılmış.
“Ne kendi tapınağındaki kadını korumayan Athena suçlu, ne ona tecavüz eden Posedion suçlu. Cezalandırılması, dışlanması ve reddedilmesi gereken güzelliğiyle erki (erkeği) baştan çıkaran Medusa. ” diyebilecek yeni milyonlar aramızda dolaşıyor. Mitolojik bir hikaye değil, bir gazete haberi olabilirdi bu anlatı ve biz hiç yadırgamadan o haberi gazetenin 3. sayfasından okuyabilirdik.
Yazılar umutla bitmeli elbet. Çünkü gelecek büyük insanlığa doğru yol alıyor. Bu yazı da hikayenin arta kalanıyla ve de umutla bitsin.
Hani tecavüze uğrayan, sonra başı kesilen Medusa var ya.. İşte o tecavüzden iki çocuğu oluyor: Pegasus ve Chrsyar.
Pegasus hani şu kanatlı at. Deniz köpükleri gibi beyaz olan at.
Helicon dağında Heppocrene pınarı vardır. Ve rivayete göre göğe Pegasus’un toynağını yere vurmasıyla oluşmuştur bu pınar. Bu pınarda Museler, (Musa-Müzler) yani “ilham perileri ” yaşar. Bu yüzden Pegasus’un toynağının değdiği yerden fışkıran suya da “ilham kaynağı” denir. Şiir bu yüzden insanın umududur.
İktidara, erke, egemen olana tapanlara bir sözümüz var…. Kötülük bir köşede suskun suskun durmamıza neden olabilir ama, su bir yerden yatağına mutlak ulaşır.
“Hiç umut yok mu ?
Umut, umut, umut..
Umut insanda ” Nazım.
Yorumlar
Yorum Gönder