Ana içeriğe atla

Anne Frank’ın Günlüğü ve Büyümeyen Ölü çocuklar

Anne Frank’ın Günlüğü ve Büyümeyen Ölü çocuklar

Kirli savaş terimi bazı savaşları temize çekiyor mu bilmem ama tüm savaşların kirlettiği ilk şey çocukların bedenleri ve zihinleri.
Yeni bin yılın ahlaki olarak başkalarına eziyeti hak görmesinin ne orta çağdan ne de kendisinden önceki yüzyıldan bir farkı var . Geçtiğimiz yüzyılın  bize aktardığı ibretlik hikayelerin hiç birinden ders almadığımız gibi, yenilenen zulümleri görmezlikten gelecek kadar kör bir bilince sahip olduğumuzu da inkar etmemek gerek. Silinmiş hafıza bu çağın vebası. Bu yüzden hatırlamak ve hatırlatmak birinci görevlerimizden biri.

Anne Frank’ın Günlüğü ve Büyümeyen Ölü çocuklar

Anne Frank 12Haziran 1929’da Yahudi bir anne babanın çocuğu olarak Frankfurt Am main’da doğmuştur.Almanya’da yükselen Nazizm’in  korkusuyla aile 1933 yılında Amsterdam’a taşınır.  Adolf Hitler‘in Hollanda’ya girmesiyle birlikte, buradaki Yahudilere Almanya’daki gibi kısıtlamalar getirilir. Ablası Margot’la birlikte sadece Yahudilerin okuduğu okulda eğitim almaya başlar.Artan baskılar ve toplama kampları yüzünden  Anne Frank, 14 yaşındayken babasının ofis binasının arkasında bulunan gizli bölmede saklanmaya başlar. Beraberlerinde aile dostları 4 kişi daha vardır. Burada bir hapis hayatı yaşarlar ve ailelerin dış dünyayla bağlantısını ve ihtiyaçlarını bir dostları sağlar.  On üçüncü yaş gününde kendisine hediye edilen bir ajandayı günlük olarak kullanmış ve saklandıkları iki yıl boyunca yaşanan olayları günü gününe yazmıştır. Yazdığı yazılar Kitty adında birine ithafen yazılmıştır. İki yıl sonra saklandıkları yer polis tarafından basılır. Tüm aile toplama kamplarına gönderilir.Anne  Frank, ablası ve annesi  sefaletin, açlığın, pisliğin ve bitmez tükenmez eziyetlerin olduğu bu kamplarda yaşamlarını sürdüremezler. Anne Frank’ın savaşın bitmesine iki ay kala  1945 Mart’ında Bergen-Belsen toplama kampında öldüğü bilinmektedir.
Babası Otto,  Kızılordu’nun kurtardığı kamptan sağ kurtulmuş ve savaş sonrasında önce isimleri değiştirerek sonra gerçek isimlerle Anne’nin günlüğünü yayımlamıştır.
Anne Frank umut etmenin ve korkmanın yanında günlüğüne ilişen son cümlelerden biriyle de akılda kalasıdır: “Her şeye rağmen insanların iyi bir kalbe sahip olduklarına inanıyorimages (3).jpegum.”
Yazma nedenini “kağıtların insanlardan daha sabırlı ” olmasına bağlayan Anne’nin  hikayesinin acıklı bir tarafı yok . Acınılası olan,  bizlerin çocuklar üzerinde süren zulmü etnik ve dini ayrımcılık adı  altında hala onaylıyor oluşumuz. Zehirlenmiş bilinçlerimizin onayladığı zulüm Filistin’de, Sur’da, Myanmar’da, Suriye’de …. çocuklarla şiddetin buluştuğu her yerde devam ediyor. Kirlenmiş  dilimiz de vahşetten ve nefretten başka bir çağrıda bulunmuyor.
Büyümeyen ölü çocukların ve ruhu öldürülmüş çocukların büyüklerin günahlarına kurban edilmesi ilk değil ki….
Konuyu ele alan bazı filmler :
http://www.sinemalar.com/film/5416/anne-frankin-guncesi
Anne Frank Remembered (1995) – IMDb

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kolektif Aptallık

KOLEKTİF APTALLIK YASASI 92 baharında Harvard Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Ana Bilim Dalı Başkanı kansere yakalanır ve kısa bir süre sonra ölür. Her ne kadar olayın Rus ajanlarının suikastı olduğu söylentileri ortalıkta gezse de kısa sürede olayın üstü kapatılır. Her gün onlarca mühim deneyin yapıldığı milyonlarca insanın hayatına etkileyen eğilimlerin belirlendiği merkezin en kilit adamı ölmüştür ve sorun büyüktür. Üniversite yönetimi aylarca bu pozisyon için uygun birini arar ama pozisyona uygun kimse bulunamaz. Son çare olarak ülkenin en prestijli gazetelerine psikoloji alanında doktora öğrencisi alımı yapılacağı duyurusu yapılır. Yapılan duyuru biraz enteresandır. Diğer öğrenci alımı ilanlarına benzemez. Duyuruda şart yoktur, koşul yoktur, sınav yoktur, yeterlilik yoktur. Kısacası duyuruda normal bir öğrenci alımı ilanındaki rutinlerin hiçbirinin aranmamaktadır. Yani bu şu anlama gelmektedir: ilana bir profesör de başvurabilir, bir manav

Ayine-i iskender

İskender'in Aynası                        İskender'in aynası. "Ayîne-i âlem-nümâ (Cihanı gösteren ay­na)" olarak da bilinen bu ayna hakkında çeşitli rivayetler mevcut olup bunların birçoğu efsane niteliği arz eder. İskender İskenderiye şehrini kurduğu zaman orada bulunan hekim­lerden Belinas, Hermis ve Valines bir ayna yapmışlar ve yüksek bir yere koymuşlardı. Güya bu aynada oraya gelmekte olan gemiler daha bir aylık yolda iken görülebilirmiş. Eğer gelen düşman gemisi ise bu aynadan güneş ışığı yansıtılarak daha uzaktayken yakılabilirmiş. İskender tarafından hocası Aristo'ya yaptırıldığı da rivayet edilen bu aynanın bir gece, bekçileri uyurken çalınıp denize atıldığı yine efsâneler arasındadır. Bazı kaynaklar­da bu aynanın Hind hükümdarı Kayd tarafından İskender'e hediye edilen dört kıymetli eşyadan biri olduğu söylenir. Yuvarlak (top ayna) ve düz olduğu hakkında ihtilâf bulunan bu aynanın iki tarafı da gösterirmiş. Arka yüzüne yalancılar baktığı zaman gör

Aptallık ve Termodinamik Yasaları

Aptallık ve Aptalın Termodinamik Analizi by   alisefiksedef Özet:  Bu yazıda aptallık kavramı soyutfiziksel açıdan incelenmiş olup termodinamik yasaları çerçevesinde yorumlanmıştır. Araştırmalarımız sonucunda aptalın, dünya ve evren için hayati öneme sahip olup, insanlığın gelişimi için en az akıllılar kadar (ve belki de daha fazla) gerekli olduğu bilim literatüründe ilk defa ispatlanmıştır. 1.  Giriş Aptallık hemen her gün karşımıza çıkan bir zihin durumudur. Bu zihin durumu insanlarda geçici veya kalıcı olarak bulunabildiği gibi, bazı durumlarda bulaşıcı bile olabilir. Ne yazık ki bilim dünyası, aptala hakettiği değeri vermemiş ve inceleme altına almamıştır. Termodinamik kanunları (özellikle ikinci kanun) çevremizde her gün karşılaştığımız bir çok fiziksel olayı açıklamakta ve bu fiziksel olaylara alternatif bir bakış açısı önermektedir. Bu çalışmamızda aptallık ve aptalı termodinamik açıdan inceledik, ve dünyada ilk kez aptalın evrensel boyuttaki önemini teorik olar