Ana içeriğe atla

Kadınların Lirik Direnişi

 Kadınların Lirik Direnişi

Şiirin erkek işi olduğu ve kadınların duygularını dışa vurmaktan çekindiği üzerine genel tezlerin ardında erkek egemen dilin kullanım alanının genişleyip kadınlara dil ile bilinci sadece savunulası bir alana sıkıştırarak kısırlaştırmak istenci olmasın  ….
Ne yalan söyleyeyim başlangıçta ben de (Gülten Akın’la tanışana dek) kadınların bırakın şiir yazmayı, şiir yazmak için nedenlerinin olmadığını düşünüyordum. Malum kasıklarımdan aldığım her şeyi söyleyebilme gücü ve hakkı  her yanımı sarmış ve sözün , hükmün egemeni olarak   kendimi (erkekleri yani) ilan etmiştim. Kadınlar şiir yazamazdı ;çünkü beyinleri onlara böyle derinlikli bir ilişkiyi kapsayacak otoriteyi vermiyordu.
Yanılgı… yanılgı… yanılgı.. Ön yargılarım ve yanılgılarım bir iki basit bilgi ile nasıl yok oldu ?
İlk Şair Bir Kadın mı ? 
Önce İstanbul Arkeoloji Müzesinde Dünya’nın ilk yazılı şiiri sergileniyor fısıltısına kanarak gittiğim müzede gördüğüm yazıyla  irkildim… Üstelik Türkçe’sini okuduğum şiir fazlaca ateşli ve bir o kadar da sahiplenici idi.


Sümerce çivi yazılı tablet, 1889 yılında Bağdat’ın 150 kilometre uzağındaki Sümer kenti Nippur’da bulunmuş. Şiirin hikayesine gelirsek; Sümer inancına göre, toprağın bereketini ve toprağın Dünyanın bilinen ilk aşk şiiri: Sümerli bir rahibe tarafından Kral Suşin’e yazılan 7 kıtalık bir şiir (İstanbul Tableti)verimli olmasını sağlamak amacıyla, Kral’ın yılda bir kez Bereket ve Aşk Tanrıçası Enlil yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görevmiş.Bu şiir büyük bir olasılıkla Kral Şusin için seçilmiş bir gelin tarafından yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmış. Yani…. dünyanın yazılı ilk şiiri üstelik allı ballı olacak kadar erotizm ve kendini adayacak kadar fedakarlık dolu sağlam ruhlu şirini bir kadın yazmıştı.
Şiir şöyleydi:

Damadım, kalbimin sevgilisi/ Güzelliğin büyüktür baldan tatlı/ Aslan, kalbimin kıymetlisi
Güzelliğin büyüktür baldan tatlı/ Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır
Yatak odasında bal doludur/ Güzelliğinle zevklenelim/ Aslan seni okşayayım
Benim değerli okşayışlarım baldan tatlıdır/ Damadım benden zevk aldın
Annem söyle sana güzel şeyler verecektir/ Babam, sana hediyeler verecektir.
Sen beni sevdiğin için/ Lütfet bana okşayışlarını/ Benim Tanrım, benim koruyucum
Tanrı Ellil’in kalbini memnun eden Şusin’im/ Lütfet bana okşayışlarını
Bu ilk şok, kadınların sözcükleri kullanırken nasıl da bütün iktidarı yerden yere çarptıklarını göstermişti bana, üstelik tutkulu, bir hizmetkar olsa bile sahiplenici…  orta doğunun tam kucağında , kadının itilip kakıldığı coğrafyanın en kanlı yerinde bir tablet … bir şiir .. ve o şiirin sahibi bir kadın…
Soppho
İkinci deneyimim ise Yunan şair hakkında bir kitabın kapağını açtığımda oldu.. Adını ilk defa duymuyordum ama hayatı hakkında ilk kez bir kitap osappho_holding_a_stylus.jpgokuyordum.. Kitabın 12. sayfasına gelene kadar bir sorun yaşamadım.. Daha doğrusu eski bilgilerimden beni uyandıracak herhangi bir bilgiyle aymadım. 12 sayfada yandaki resmi görünce herhalde yanlış basıldı ya da şairin şiir yazdığı kadınlardan biri diye düşündüm… Ancak kadının elinde kalem ve defter bulunuyordu. Var bunda bir hinlik diye hızlıca karıştırdım .  Ve şu ibareyi görünce  kadınlar ve şiir bağlamında kadına bakış açım tamamen değişti… neydi o ibare “Antik yunan lirik şairi, Afrodit kültü rahibesi” 
Rahibe… Bir kadın olmanın dışında bir rahibe,  bir adanmış ve lirik şiirin de kurucusu.. Yani gönlünden geçenleri serbestçe söyleyebilen, isteklerini ve duygularını ortaya döken bir şiir anlayışının kurucusu… Sappho, takriben Milattan Önce 600’lü yıllarda Midilli adasının ‘Lesbos’ kentinde aristokrat bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş. Başından sorunlu bir evlilik geçen şaire hayatının önemli bir bölümünü bir kız okulunda öğretmen olarak geçirmiş. Bir denizciye yahut diğer bir rivayete göre bir öğrencisine aşık olan Sappho, aşkı yanıtsız kalınca Midilli kayalıklarından atlayarak intihar etmiş. Sappho’nun günümüze natamam gelen şiir sayısı sadece dörttür.
Vay canına.. sözcüklerin kudreti yaşamından geliyor belli.
“Ne garip! En iyi davrandıklarım
Bugün en çok incitenler beni.”
diyen oldukça kıskanç ve umutsuz … Dünya’nın en önemli şairlerinden,  üstelik ilklerden biri.
Belki çeşitli dönemlerde biz bu lirik direnişi kırdık yok ettik.. kadınlar sözcüklerini saklar erkekler laflarını esirgemez oldular..  Ama tarih gösteriyor ki aklın ve bilincin aynasında ve dilin ikliminde de kadınlar var.. Fırsatını buldu mu güldür güldür akan bir nehir gibi..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kolektif Aptallık

KOLEKTİF APTALLIK YASASI 92 baharında Harvard Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Ana Bilim Dalı Başkanı kansere yakalanır ve kısa bir süre sonra ölür. Her ne kadar olayın Rus ajanlarının suikastı olduğu söylentileri ortalıkta gezse de kısa sürede olayın üstü kapatılır. Her gün onlarca mühim deneyin yapıldığı milyonlarca insanın hayatına etkileyen eğilimlerin belirlendiği merkezin en kilit adamı ölmüştür ve sorun büyüktür. Üniversite yönetimi aylarca bu pozisyon için uygun birini arar ama pozisyona uygun kimse bulunamaz. Son çare olarak ülkenin en prestijli gazetelerine psikoloji alanında doktora öğrencisi alımı yapılacağı duyurusu yapılır. Yapılan duyuru biraz enteresandır. Diğer öğrenci alımı ilanlarına benzemez. Duyuruda şart yoktur, koşul yoktur, sınav yoktur, yeterlilik yoktur. Kısacası duyuruda normal bir öğrenci alımı ilanındaki rutinlerin hiçbirinin aranmamaktadır. Yani bu şu anlama gelmektedir: ilana bir profesör de başvurabilir, bir manav

Ayine-i iskender

İskender'in Aynası                        İskender'in aynası. "Ayîne-i âlem-nümâ (Cihanı gösteren ay­na)" olarak da bilinen bu ayna hakkında çeşitli rivayetler mevcut olup bunların birçoğu efsane niteliği arz eder. İskender İskenderiye şehrini kurduğu zaman orada bulunan hekim­lerden Belinas, Hermis ve Valines bir ayna yapmışlar ve yüksek bir yere koymuşlardı. Güya bu aynada oraya gelmekte olan gemiler daha bir aylık yolda iken görülebilirmiş. Eğer gelen düşman gemisi ise bu aynadan güneş ışığı yansıtılarak daha uzaktayken yakılabilirmiş. İskender tarafından hocası Aristo'ya yaptırıldığı da rivayet edilen bu aynanın bir gece, bekçileri uyurken çalınıp denize atıldığı yine efsâneler arasındadır. Bazı kaynaklar­da bu aynanın Hind hükümdarı Kayd tarafından İskender'e hediye edilen dört kıymetli eşyadan biri olduğu söylenir. Yuvarlak (top ayna) ve düz olduğu hakkında ihtilâf bulunan bu aynanın iki tarafı da gösterirmiş. Arka yüzüne yalancılar baktığı zaman gör

Aptallık ve Termodinamik Yasaları

Aptallık ve Aptalın Termodinamik Analizi by   alisefiksedef Özet:  Bu yazıda aptallık kavramı soyutfiziksel açıdan incelenmiş olup termodinamik yasaları çerçevesinde yorumlanmıştır. Araştırmalarımız sonucunda aptalın, dünya ve evren için hayati öneme sahip olup, insanlığın gelişimi için en az akıllılar kadar (ve belki de daha fazla) gerekli olduğu bilim literatüründe ilk defa ispatlanmıştır. 1.  Giriş Aptallık hemen her gün karşımıza çıkan bir zihin durumudur. Bu zihin durumu insanlarda geçici veya kalıcı olarak bulunabildiği gibi, bazı durumlarda bulaşıcı bile olabilir. Ne yazık ki bilim dünyası, aptala hakettiği değeri vermemiş ve inceleme altına almamıştır. Termodinamik kanunları (özellikle ikinci kanun) çevremizde her gün karşılaştığımız bir çok fiziksel olayı açıklamakta ve bu fiziksel olaylara alternatif bir bakış açısı önermektedir. Bu çalışmamızda aptallık ve aptalı termodinamik açıdan inceledik, ve dünyada ilk kez aptalın evrensel boyuttaki önemini teorik olar