Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mantığın Görkemli Çöküşü

Mantığın Görkemli Çöküşü/ Sorgulanamayan aptallık  Kilise dogmasına karşı görüşlerinden dolayı Roma’da yakılarak öldürülen Bruno   yakılacağı sırada, kendisine ölüm kararını bildiren engizisyon yargıcına söylediği şu söz insan aklının zulme meydan okuyuşudur: „ Ölümümü bildirirken, sen benden daha çok korkuyorsun!.. “ Burada romantizm yapmak  ve bak gördünüz mü Bruno haklı çıktı demek istemem. Evet Bruno haklı çıktı ama o büyük iktidarın basiretsiz adamları Bruno gibi yüzlercesini küle dönüştürdüler. O basiretsiz, korkak adamlar nice cesur insanın kanını içti. Üstelik öldür öldür diye bağıran kalabalıklardan bahsetmiyorum bile.  Tekrarlayalım Bruno yakılırken meydana toplanmış yüzlerce salyalı "Yakın , yakın !" diye bağırıyordu. Neden , ne için   olduğunu bilmeden ve sorgulamadan.  Geçmiş ne kadar çok bugünü anlatıyor. Bugün de görkemli çöküşün eşiğinde olan bizler, hangi mantık örgüsünde bir araya geldiğini bilemediğimiz binler tarafından  yakılmak yıkılmak v

Yalancı Gezegenler / sahtenin parlaklığı

Gezegenler, uzayda parlayan yıldızlardan kolaylıkla ayırt edilebilir. Şöyle ki, Gezegenlerin ışıkları yıldızlar gibi kırpışmaz ışıkları atmosferden doğrudan doğruya gelir. Yıldızların görülebilen bir karakteristik özelliği, onları Güneş Sisteminin beş gezegeni olan Merkür, Venüs, Mars ve Jüpiter ve Satürn’den ayırır. Gezegenler durgun bir ışıkla gözükürlerken, yıldızlar devamlı parıldarlar. Parıldama yıldızların Dünyaya olan mesâfelerinin uzaklığı ve atmosferin yoğunluğunun ortaya getirdiği bir olaydır. Bunun anlamı da yıldızların Dünyaya olan çok fazla uzaklıklarından dolayı büyük diskler hâlinde değil de çok küçük ışık kaynakları hâlinde görüldükleridir. Gezegenler Dünyaya yakın olduklarından disk hâlinde gözükürler. Atmosferdeki yoğunluk değişiklikleri yıldız ve Gezegenlerden gelen ışıkların kırılmasına ve yansımasına sebep olur, böylece parıltılı görüntüleri meydana getirmiş olurlar. Yıldızlar ışık kaynakları olduklarından parlıyor gözükürler. Gezegenler disk olduklarından ü

Aklın Dizgini /Yüce aptallık

"Herkes akıllı tasarımdan bahsediyor. Yani yüce bir aklın içinde bulunduğumuz evreni tasarladığına ya da en azından onu aklıyla belirli kanunlara oturttuğu yönünde quantummatik önermeler etrafımızda dört dönüyor. Yüce bir akıl varsa yüce bir aptallık da olmalı." Evreni akıllı bir tasarım mı yarattı sorusu sık sık soruluyor. İnsan kendi aklına bakarak evrenin sahibi tanrının da akılla meşgul olacağını düşünüyor ama bence bu konuda melekler haklı :) dünyayı kana bulayan ve her türlü ihtimali gerçeğe çevirmede hiçbir ahlak tanımayan insanı yarattığına göre  evrensel bir aklın yanına  artık evrensel bir aptallığı da koyma  vakti .   Ş imdilik evrende insandan daha akıllı varlıkların mevcudiyeti bilinmediğine göre   “aptallık evrenseldir”   varsayımı da yanlış gibi görünmeyebilir. İleride başka güneş sistemlerinin planetlerinde insandan akıllı varlıklar saptandığında ise   “aptallık evrenseldir”   yerine   “aptallık insanîdir”   demek imkanını yakalarız bakarsınız. Kim bi

Pisagor'un Sınavı

Pisagor'un Sınavı  Büyük  matematikçi  Pisagor, antik dönemin tüm bilginleri gibi hayata ve insana dair her şeyi bilmek, evrene dair her soruya yanıt vermek için yola çıkmış. Yani  felsefesiz  ilmin manasızlığını bilen kuşaktan kendisi. Samos'lu Pisagor'un, Milattan önce 596 yıllarında doğduğu tahmin ediliyor. Doğumu gibi ölüm tarihi de kesin değildir. Bugünkü adıyla bilinen Sisam Adasında 596 veya 582 yılında doğmuştur. Hayatı hakkında çok az bilgiler vardır. Bu bilgilerin birçoğu da kulaktan kulağa söylentiler biçiminde gelmiştir. Fakat, önceleri doğduğu yer olan Sisam Adasında okuduğu, daha sonraları Mısır ve Babil'e giderek oralarda bilgilerini ilerlettiği ve ülkesine geri dönerek dersler verdiği söylenir. Kendisinden önceki bilgilerin tümünü öğrenmiş ve derlemiştir. Ülkesinde hüküm süren politik baskılardan kaçarak, İtalya'nın güneyindeki Kroton şehrine gelmiş ve ünlü okulunu burada açarak şöhrete kavuşmuştur. ( b ilinen kolejlerin ilki ) Bu okul aynı zama

Hades'in Köpeği Kerberos ve Aptallık

 KISACA MİTOLOJİDE KERBEROS Kerberos  (Κέρβερος),  Yunan mitolojisi nde  Yeraltı Ülkesi nin tanrısı  Hades 'in üç başlı köpeğidir. Kerberosun görevi, hem yaşayanların  Hades'in Ülkesi ne girememelerini hem de efsanevi  Styx nehri nin ötesine geçerek bir kez  Ölüler Ülkesi ne ayak basmış olan ruhların bir daha oradan dışarı çıkamamalarını sağlamaktır. Yarı yılan, yarı kadın canavar  Ehidna  ile ateş soluyan, yarı yılan dev Typhon 'dan türemiş olan korkunç köpek Kerberos, çoğu zaman tanrı Hades'le birlikte, onun ayaklarının dibinde tasvir edilir.  Hesiodos , Teogoni 'sinde Kerberos'un 50 başlı olduğunu söylemişse de sonradan Kerberos'un genellikle üç başlı olduğu kabul edilmiştir. Efsaneye göre, mitolojik kahraman  Herakles 'e (Herkül) verilen son görev, bu köpeği yakalayıp getirmekti. Herakles, Atina yakınlarındaki  Eleusis kentine giderek orada inisiye olduğu  Eleusis misterleri  sayesinde canlı biri olarak Ölüler Ülkesine nasıl girebileceğini öğrendik

Aptallık ve Termodinamik Yasaları

Aptallık ve Aptalın Termodinamik Analizi by   alisefiksedef Özet:  Bu yazıda aptallık kavramı soyutfiziksel açıdan incelenmiş olup termodinamik yasaları çerçevesinde yorumlanmıştır. Araştırmalarımız sonucunda aptalın, dünya ve evren için hayati öneme sahip olup, insanlığın gelişimi için en az akıllılar kadar (ve belki de daha fazla) gerekli olduğu bilim literatüründe ilk defa ispatlanmıştır. 1.  Giriş Aptallık hemen her gün karşımıza çıkan bir zihin durumudur. Bu zihin durumu insanlarda geçici veya kalıcı olarak bulunabildiği gibi, bazı durumlarda bulaşıcı bile olabilir. Ne yazık ki bilim dünyası, aptala hakettiği değeri vermemiş ve inceleme altına almamıştır. Termodinamik kanunları (özellikle ikinci kanun) çevremizde her gün karşılaştığımız bir çok fiziksel olayı açıklamakta ve bu fiziksel olaylara alternatif bir bakış açısı önermektedir. Bu çalışmamızda aptallık ve aptalı termodinamik açıdan inceledik, ve dünyada ilk kez aptalın evrensel boyuttaki önemini teorik olar

Deliliğin Özgürlüğü, Aptallığın Tutsaklığı

AKLISELİM DÜNYADA DELİLİK TEK ÖZGÜRLÜK MÜ? Stefan Zweig penceresinden Erasmus ve Deliliğe Övgü   Yıl 1509... Stefan Zweig, tarihin bu bu kritik dönemini, Erasmus’ un bakış açısıyla özetlemektedir deneme türünde bir başyapıt olan “ Rotterdamlı Erasmus : Zaferi ve Trajedisi” eserinde; “Erasmus, İtalya da kilisenin tam anlamıyla dinsel çöküntü içinde olduğunu görmüştü; Papa Julius, çevresindeki savaşçılarla, bir paralı asker komutanından (Condottiere) farksızdı; piskoposlar havarilere yakışan bir sadelik içerisinde olacakları yerde, ihtişam ve israf içerisinde yaşamaktaydılar; Erasmus sarsıntılar içindeki bu ülkede gözlerini savaş hırsı bürümüş olan prensleri görmüştü; iktidar sahiplerinin sonsuz cüretine ve halkın korkunç yoksulluğuna tanık olmuştu; bakışlarını bir kez daha saçmalığın uçurumunun derinliklerine çevirmişti.” (s.72) , İtalya’ ya hakim ve yukarıda tasvir edilen o kasvetli buluttan sıyrılıp, at sırtında Alp dağlarının güneşli tepelerini aşarken geride bıraktığı karanlığı

Patates ve Aptallar .

Aptallığı yeteri kadar iyi bilmeyen insanlar onun fikir olarak yayılmacılığını asla tahmin edemezler.Bilinmesi gereken şeyse ön yargılarımızın tersine aptallık sürekli ve geometrik bir biçimde artan etki alanına sahiptir. Birden bire olmayacak bir fikre inanan ya da o fikri savunan yüzlerce hatta binlerce insanın karşınıza çıkmasının sırrı buradadır. Aptallık hem bulaşıcıdır hem de engellenemez bir biçimde kendini üretir. Aptallığı bir miktar anlayan insanların önerdiği gibi ben de size onun üreme biçimini anlamanız için patatesgilleri önereceğim. Ne büyük bir tesadüftür ki argoda "patates kafa" diye anılan aptalların  ve aptallığın yaygınlaşması da yumru bir bitki olan patatesle aynı özelliği göstermektedir.  Eşeysiz bir üreme biçimine sahiptir . Yani cancağızlarım başkalarına ihtiyaç duymaz, kendi kendilerini klonlayabilen bu arkadaşlar buldukları her enerjiyi yeni ve yeniden kendilerine dönüştürürler. O kadar hızlı bir biçimde yaparlar ki aptallık her daim çoğunluk

Aptallık Çağı

Aptallık Çağı  Kitle olmanın toplum olmakla aynı olduğunu düşünen, herhangi bir memeli topluluk gibi tarihi kaderine boyun eğmek diye algılayan insanoğlu yeni çağda kendine Dünya'da bir gelecek arıyor mu ?  Yoksa tüm geleceğini dünyayı hızlıca yok etmek ve kendi türünü tartışmasız olarak aptallar sürüsü haline getirip inek gibi sağmak ( ki verimli bir hadisedir) mı istiyor?  yamyamlar sürüsünün diğerini aptal ettiği bir evrene merhaba. Aslolan yamyamların savaşı kazanması .  İzleyin :)  Özet ve Detaylar Aptallık Çağında, gelecek nesillerin bu çağı nasıl adlandıracağı sorgulanıyor: 21 yüzyıl tarihe, bütün bilimsel veriler ve çözümlerin ortada olmasına rağmen bu felakete izin veren insanların yaşadığı Aptallık Çağı olarak mı geçecek?  Film, 6 bağımsız hikayede anlatılan, tüketim, savaş, iklim değişikliği, petrol ve alternatifleri gibi temalardan oluşuyor. Drama, animasyon ve belgesel karışımı yapım, insanoğlunun aptallığıyla kaybedilen bir dünyaya eleştirel bir gözle

IQ ve Aptallık (zekanın özgüveni)

İnsan dehası ve zekâsı söz konusu olduğunda, aklımıza çoğunlukla en zeki ve en yetenekliler gelir. Bu doğaldır; herkes Einstein’lara, Mozart’lara hayranlık duyar ve onlar gibi olmak ister. Buna karşılık skalanın diğer ucunda olanlarla pek kimse ilgilenmez. Bu insanları tanımaya çalışmanın hiçbir yararı oladığına inanılır; bunların ancak laboratuvar faresi olarak işe yarayacağı düşünülür. Oysa aptallık göz ardı edilemeyecek kadar önemli ve ilginç bir konudur; farklı bir açıdan yaklaşıldığında çok şaşırtıcı ve çarpıcı bilgilere ulaşılabilir. Aptallık bilimi, zeka kavramını daha derinlemesine kavramamızı sağlamasının yanı sıra, şu anda dünyayı yönetmekte olan çok sayıda “akıllı” insanın yaptığı aptalca hataların nedenlerini anlamamıza yardımcı olabilir. Aptallık düşük IQ sonucu değil Mantıksız, saçma, budalaca fikirlerin peşinden gidenlerin hepsi düşük IQ’lu değildir. Böyle bir zekâ, büyük ölçüde rasyonelliğin yakınından bile geçmez. IQ testlerinden yüksek bir puan almanız sizin