"Herkes akıllı tasarımdan bahsediyor. Yani yüce bir aklın içinde bulunduğumuz evreni tasarladığına ya da en azından onu aklıyla belirli kanunlara oturttuğu yönünde quantummatik önermeler etrafımızda dört dönüyor. Yüce bir akıl varsa yüce bir aptallık da olmalı."
Evreni akıllı bir tasarım mı yarattı sorusu sık sık soruluyor. İnsan kendi aklına bakarak evrenin sahibi tanrının da akılla meşgul olacağını düşünüyor ama bence bu konuda melekler haklı :) dünyayı kana bulayan ve her türlü ihtimali gerçeğe çevirmede hiçbir ahlak tanımayan insanı yarattığına göre evrensel bir aklın yanına artık evrensel bir aptallığı da koyma vakti .
Şimdilik evrende insandan daha akıllı varlıkların mevcudiyeti bilinmediğine göre “aptallık evrenseldir” varsayımı da yanlış gibi görünmeyebilir. İleride başka güneş sistemlerinin planetlerinde insandan akıllı varlıklar saptandığında ise “aptallık evrenseldir” yerine “aptallık insanîdir” demek imkanını yakalarız bakarsınız. Kim bilir?
Akıllı tasarım ile aptalca tasarımsızlığın galibi en azından insan cinsine baktığımızda aptalca tasarımsızlık olarak görülüyor. :)
Şakası bir yana evren ve insan yaradılışı ve kökeni hakkında da yazmak isterim . Ama bugünkü konumuz daha çok yüce aklı arama isteğinin aptalca sonuçlarından biri üzerine.
Yüce aptallık neden aklın dizgini?
Zekası ile övünen arkadaşlar bunu daha iyi anlayacaklardır, hele, tanrısal olanın armağan edildiği fikri onda daha da yaygınsa yani aklı ve zekasını bir başkasının nimeti olarak ona sunulduğu fikrindeyse(seçilmiş olmanın gururu) kendini şanslı kullardan sayıyorsa işte o zaman yüce aptallığın kucağına kendini bırakıyor demektir.
Bundan iki bin yıl önce dünyanın kendi etrafında döndüğünü bulan bir çok bilgin basit bir soruya yanıt veremedikleri için bu varsayımlarından vazgeçtiler. (dünya dönüyorsa nasıl oluyor da yıldızlar sabit duruyor)Aklın doğru yani sırat ül müstakim bir yolu yoktur. Yalpalar, tuzaklara düşer, hatta bile isteye alçak ve adice şeylere de sarılır; öyle ahlak mahlak da fazlaca tanımaz.
Aklın dizgini insanın saf olmayı başarabilmesidir kimi zaman. Yani kutsal aptallık dediğimiz saflıktır. Bu aptallık biçiminin eskide kaldığını ve zamanımızda nesli tükenen bir aptalı (abdalı) simgelediğini unutmamak lazım . Modern çağın aptalları bir akli değerlendirme sonucunda aptallığı tercih eden ve kendini sıradan insan postuna büründüren bir vahşi memelidir.
Aristo aklın dizginlerine yüce aptallığını (saflık) ekleyebilmiş biri . Yıllarca ağır cisimlerin yere hafif cisimlerden daha önce ve hızlı düştüğünü düşünmüş ve bunu hiçbir zaman test etme gereği duymamıştır. Kurnazlık değil de saflık içeren bu denenmemişlik yüce aptallıktır. İnsani olan aptallıktır . Sıkışıp kalmış, doğru kabul ettiği şeylerle kendini sınırlayan insanı resmeder. Zaten bundan sonrasının akli süreçlerde doğru sonuçlar doğurması mümkün değildir.
Ancak dünya merkezli evren olmadığını bildiği halde inançları için bu teoriden vazgeçemeyen ve evrenin merkezinde illa dünya olması lazım yoksa bizim gibi değerli kulların yaratılmış olmasının amacı kalmaz diyen Aristo işte orada kendi aklını tanrılarına kurban etmiştir. Ve bu aptallık safça değildir. Bu aptallık argo tabiriyle "aptala yatmanın" tezahürüdür.
Şimdi Aristo gibi biri bile akıllı bir tasarımın yani tanrısal aklın bir ürünüyse onun da içinde aptallığın her çeşidini barındırdığını görmek lazım :) )
Bundan iki bin yıl önce dünyanın kendi etrafında döndüğünü bulan bir çok bilgin basit bir soruya yanıt veremedikleri için bu varsayımlarından vazgeçtiler. (dünya dönüyorsa nasıl oluyor da yıldızlar sabit duruyor)Aklın doğru yani sırat ül müstakim bir yolu yoktur. Yalpalar, tuzaklara düşer, hatta bile isteye alçak ve adice şeylere de sarılır; öyle ahlak mahlak da fazlaca tanımaz.
Aklın dizgini insanın saf olmayı başarabilmesidir kimi zaman. Yani kutsal aptallık dediğimiz saflıktır. Bu aptallık biçiminin eskide kaldığını ve zamanımızda nesli tükenen bir aptalı (abdalı) simgelediğini unutmamak lazım . Modern çağın aptalları bir akli değerlendirme sonucunda aptallığı tercih eden ve kendini sıradan insan postuna büründüren bir vahşi memelidir.
Aristo aklın dizginlerine yüce aptallığını (saflık) ekleyebilmiş biri . Yıllarca ağır cisimlerin yere hafif cisimlerden daha önce ve hızlı düştüğünü düşünmüş ve bunu hiçbir zaman test etme gereği duymamıştır. Kurnazlık değil de saflık içeren bu denenmemişlik yüce aptallıktır. İnsani olan aptallıktır . Sıkışıp kalmış, doğru kabul ettiği şeylerle kendini sınırlayan insanı resmeder. Zaten bundan sonrasının akli süreçlerde doğru sonuçlar doğurması mümkün değildir.
Ancak dünya merkezli evren olmadığını bildiği halde inançları için bu teoriden vazgeçemeyen ve evrenin merkezinde illa dünya olması lazım yoksa bizim gibi değerli kulların yaratılmış olmasının amacı kalmaz diyen Aristo işte orada kendi aklını tanrılarına kurban etmiştir. Ve bu aptallık safça değildir. Bu aptallık argo tabiriyle "aptala yatmanın" tezahürüdür.
Şimdi Aristo gibi biri bile akıllı bir tasarımın yani tanrısal aklın bir ürünüyse onun da içinde aptallığın her çeşidini barındırdığını görmek lazım :) )
Yorumlar
Yorum Gönder