Ana içeriğe atla

Aptallık ve Termodinamik Yasaları

Aptallık ve Aptalın Termodinamik Analizi

Özet: Bu yazıda aptallık kavramı soyutfiziksel açıdan incelenmiş olup termodinamik yasaları çerçevesinde yorumlanmıştır. Araştırmalarımız sonucunda aptalın, dünya ve evren için hayati öneme sahip olup, insanlığın gelişimi için en az akıllılar kadar (ve belki de daha fazla) gerekli olduğu bilim literatüründe ilk defa ispatlanmıştır.


1.  Giriş
Aptallık hemen her gün karşımıza çıkan bir zihin durumudur. Bu zihin durumu insanlarda geçici veya kalıcı olarak bulunabildiği gibi, bazı durumlarda bulaşıcı bile olabilir. Ne yazık ki bilim dünyası, aptala hakettiği değeri vermemiş ve inceleme altına almamıştır. Termodinamik kanunları (özellikle ikinci kanun) çevremizde her gün karşılaştığımız bir çok fiziksel olayı açıklamakta ve bu fiziksel olaylara alternatif bir bakış açısı önermektedir. Bu çalışmamızda aptallık ve aptalı termodinamik açıdan inceledik, ve dünyada ilk kez aptalın evrensel boyuttaki önemini teorik olarak ispatladık. Araştırma sonuçlarımızın okuyucu tarafından daha iyi anlaşılması için ikinci bölümde termodinamik kanunları kısaca özetlenmiştir. Üçüncü bölümde aptallık kavramı soyutfiziksel olarak tanımlanmış ve dördüncü bölümde aptallığın topluma ve evrene kazandırdıkları anlatılmıştır.
2.  Termodinamik Kanunları
Termodinamik kanunları daha önce de belirtildiği gibi gündelik fizik olaylarını açıklayıp bunlara yeni bir bakış açısıyla bakmamızı sağlarlar. Bu kanunlar dört tanedir:

Sıfırıncı Kanun: Bu kanun kısaca şunu söyler; A cismi, B ve C cisimleriyle aynı sıcaklıktaysa, o zaman B cismi ile C cismi de birbiriyle aynı sıcaklıktadır. (Hastalanınca termometreyle ateşimizi ölçmemizi sağlayan kanun bu kanundur.)
Birinci Kanun; kapalı bir sistemde enerjinin korunduğunu, yok edilemeyeceği gibi yoktan da var edilemeyeceğini söyler. Bunu zaten çocukluktan beri bir çok yerde duyuyoruz. Yazar bu konuda daha fazla yorumda bulunarak okuyucunun ve kendisinin vaktini çalmak istemiyor.
İkinci Kanun; Bir sistemin minimum enerji ve maksimum düzensizlik yönünde evrildiğini ve entropisinin daima arttığını söyler. (Bu kanun o kadar önemli ve karizmatiktir ki aşağıdaki paragrafta üzerinde uzunca konuşacağız.)
Üçüncü ve son Kanun; ise mutlak sıfır sıcaklıkta entropinin sıfır olması gerektiğini söyler, en sıkıcı ve en resmi olan kanundur. Okuyucu isterse sanki böyle bir kanun hiç yokmuş gibi davranabilir.
Bütün termodinamik kanunları arasında en ünlüsü ve fizik camiası dışında en çok tartışılanı şüphesiz ikinci kanundur. Bunun sebebi entropi kavramının muğlaklığı ve bir çok sistem için tanımlanabilmesidir. Entropi bir sistemin düzensizliğinin, dağınıklılığının ölçütüdür ve bir odanın, bir yemeğin ve hatta bir toplumun entropisi tanımlanabilir. Entropinin artması demek o sistemdeki düzensizliğin artması demektir ve enerjinin etrafa yayılması ile ilgilidir. Örneğin bir odanın zamanla dağılması, çorbanın soğuması, insan topluluklarının iş bölünmesiyle organize olup sosyal yapılar kurmaları (bazı insanlar sosyal yapıların gelişmesiyle toplumdaki düzenin arttığını savunabilirler ama biz o insanlardan değiliz), bireylerin yediği yiyecekleri sindirip hareket etmesi gibi olaylar entropinin (yani düzensizliğin) artmasına örnek olarak verilebilir. Sistemin enerjisi azaldıkça düzensizlik artar. Örneğin, eskiden (bir kaç bin yıl önce) et yemek isteyen bir insanın yapması gereken şey dışarı çıkıp avlanmaktı. Avladığı hayvanı kesmesi derisini yüzmesi gerekiyordu. Günümüzde ise bütün yapmamız gereken bir kasap veya markete gidip önceden öldürülmüş ve kesilmiş eti satın almaktır. İkinci durum ilk duruma göre çok daha az enerji gerektirir (bir tarafta hayvanı bulmak, öldürmek, kesmek, vs. diğer yanda kasaba gidip sipariş vermek) ama çok daha karmaşık bir yapıya ihtiyaç duyar (hayvan çiftlikleri, kesim merkezleri, nakliye, market ekonomisi, kasabın elektriği, suyu, vs.). Hatta artık istediğimiz zaman etimizi sanal olarak internet üzerinden satın alarak daha da az bir enerji ile etimize ulaşabiliriz. Fakat bir alt seviyedeki enerjiye ulaşmak için fazladan bazı yapılara (internet sitesi, kurye şirketi, bilgisayar, vs.) daha ihtiyaç vardır.
Entropiye dair verilen en ünlü örnek ise dağılan bir oda örneğidir. Bu örneğe göre insanların yaşadığı yerler zamanla dağılırlar. Bunun sebebi şudur; odanın düzenli olduğu sadece tek bir durum vardır (çarşaf gergin bir şekilde yatağın üstünde olacak, halı duvarlara paralel olacak, kitaplar kitaplıkta yanyana sıralanacak, kalemler kalemliğin içinde olacak, vs.), fakat odayı dağınık yapan milyarlarca ve hatta katrilyonlarca durum vardır (çarşafın gergin bir şekilde yatağın üzerinde olmadığı her durum dağınıktır, kitapların kitaplıkta yanyana sıralanmadığı her durum dağınıklıktır, vb.). Ve de odayı düzenlemek için harcanan enerji dağıtmak için gereken enerjiden her zaman daha fazladır. Örneğin çok az bir enerjiyle kitaplığınızı devirebilir, veya çarşafınızı bir köşesinden çekerek yatağınızı bozabilirsiniz. Ama bunları düzeltmek bu kadar kolay olmayacaktır.
3.  Aptallık
Aptallık önceden belirtildiği gibi bir zihin halidir. Herkes farklı süreler boyunca aptallık kümesine girip çıkabilir. Bir hayalet gibi insandan ve zihinden bağımsız olarak dolaşır. Aynı anda bir çok bedende bulunabilir. Bazı aptallıklar bulaşıcı bile olabilir. Aptallık mekanik olarak bir virüs gibi davranır. Var olmak için bir canlıya ihtiyaç duyar. O canlıya yapışır ve kendi amacı doğrultusunda o canlıya aptallıklar yaptırır. Bazen o taşıyıcı canlıdan hiç ayrılmaz bazen de işi bitince ya kendi isteğiyle yada canlının bağışıklık sistemi sayesinde taşıyıcıdan ayrılır.
Aptalı anlamak çok ciddi ve zorlu bir iştir. Ne olup ne olmadığını bilmek gerekir. Aptallık salaklıktan ve gerzeklikten farklıdır. Salaklık olaylar arasındaki mantıksal ilişkiyi kuramamaktır. Gerzeklik ise isminden de anlaşılacağı üzere gerizekalılıktır ve biyolojik bir sorunu tanımlar. Fakat gündelik hayatta bir çok insan kavram karmaşası içinde salaklara aptal, aptallara gerzek demektedir.
Soyutfiziksel bir yaklaşımla aptallık kavramı bir optimizasyon özürlülüğü olarak tanımlanabilir. Eğer ki normal bir insan bir işi 1 günde yapıyor ise, aptal bir insan aynı işi çok daha uzun sürede çok daha fazla enerji harcayarak tamamlayacaktır. Öte yandan doğa her zaman en optimum yolu tercih eden bir düzendedir. Havada bırakılan bir elmanın düz bir rotayla düşmesi de bu yüzdendir, elma potensiyel enerjisini en çabuk ancak bu şekilde kinetik enerjiye çevirecektir. Buradan aptalların doğaya aykırı mahlukatlar oldukları sonucuna varılabilir. Yine de bu yazıda ispatlanmaya çalışılan önerme toplumsal ve teknolojik gelişmemizin çoğunu aptallara borçlu olduğumuz gibi en genel anlamıyla yaşam kavramının ve varlık bilincinin aptalların eseri olduğudur. Bölümün başında söylediğimiz gibi aptallık denen şey aslında bir optimizasyon özürlülüğüdür. Bir kaç cümlede anlatılacak bir konuyu sayfalarca anlatmak, alışverişten eve dönünce bazı şeyleri almayı unuttuğunu farkedip tekrar markete dönmek, bir ay önceden bildirilen sınava son gün çalışmak, kazanma olasılığı çok düşük olduğu halde bütün parasıyla Milli Piyango™ bileti almak, sadece üç beş kişinin okuyacağı bir yazı üzerinde haftalarca çalışmak hep aptallık örnekleridir.
4.  Aptallığın Hazineleri
Aptal her yerdedir. Aptallar, gündelik hayatta tıpkı bir arı gibi, tıpkı bir karınca gibi etrafımızda dolaşır. Nasıl ki arılar bal yapmak için sürekli bir çiçekten öbür çiçeğe konuyor ve farkında olmadan bütün ekolojik yaşam için hayati önemi olan polenlemeyi sağlıyorlarsa aptal da doğası gereği entropiyi alıp etrafa serper. Yerdeki muz kabuğuna basıp düşerek, yaptıkları tekne atölyenin kapısından sığmadığı için dinamitle atölyelerini havaya uçurarak, ekmek almayı unutup yemek vakti fırına giderek enerjiyi sürekli gereksiz yere etrafa dağıtır, zaten doğal yollarla dağılan enerjiyi belli noktalarda geri toplarlar. Sisteme hareket katarlar, ortalığı karıştırırlar (hem sembolik hem de gerçek anlamıyla), yavaş yavaş dağılan odayı havaya uçururlar. Bir çok sinema ve tiyatro eseri de aptalların yol açtığı olaylar üzerine değil midir? Bu tip hikayelerden aptal figürünü çıkarırsanız geriye sadece sıkıcı ve hareketsiz bir boşluk kalır. Evrimsel süreçte sudan karaya geçiş çok büyük ihtimalle aptal bir su canlısının yanlışlıkla karaya vurduktan sonra suya geri giden yolu bulamamasıyla gerçekleşmiştir. Kendi halinde sessiz sakin bir şekilde iç dinamikleriyle denge içinde varlığını sürdüren gezegenimizde bilincin ve zekanın doğması da (her ne kadar bir aykırıkanı gibi gözükse de) bir aptallık sonucu olmuştur. Karşısına çıkan aslandan kaçmak yerine (ki aslanın yaklaştığını farketmemiş olması da ayrı bir aptallıktır) eline geçirdiği bir sopayla aslanın kafasına vuran primat bu şekilde alet kullanmayı keşfetmiş ve kendi ırkının gezegendeki süper güç olmasına yol açmıştır. İnsanoğlunun temelleri işte böyle bir aptallıkla atılmıştır. (Halbuki aslanın kafasına vurup onunla dövüşmek yerine bir ağacın tepesine çıksaydı çok daha az enerji harcayacaktı.) Bu noktada aptallığın doğaya aykırı olduğu sonucuna ulaşmak toplumsal infiale yol açmanın yanında kısmen yanlış olsa da; aptallığın aynı karadelikler gibi fiziksel bir anomali olduğu da su götürmez bir gerçektir, çünkü doğal bir sistemin tam tersi yönde hareket eder. İşte bütün bu sebeplerden ötürü rahatlıkla diyebiliriz ki, bu gezegende akıllı hayatı başlatan aptallar, milyarlarca yıl sonra da bütün galaksiye yayılacak ve belki de beden ötesi yaşam formlarının oluşmasına yol açacaklardır. İnsan etkisinin olmadığı bütün termodinamik sistemler (güneş sistemimiz ve evren dahil olmak üzere) ısıl ölüm sonucunda enerjisiz, hareketsiz ve hayatsız olacaktır. Termodinamiğin bu ölümcül etkisine karşı tek silahımız aptallıktır.
Bütün bunların dışında, aptallar hemen her çeşit ortamda kendilerine ve çevrelerine zarar vermeyi becerebilirler, bu yüzden bilimadamlarının büyük bir kısmı hayatlarını aptalların verdiği zararı minimize edecek aletler yapmaya adamışlardır; arabalardaki hava yastıkları, asansörler, odanın içinde kilitli kalmayı engelleyen kilit sistemleri, arabalardaki geri vites uyarı sinyali, süpermarketlerin otomatik açılan kapıları ve benzeri ürünler örnek olarak verilebilir. Sosyal hayatta ise, yine aptalların verdikleri zararlar yüzünden koruyucu amaçlı batıl inanışlar türetilmiştir; geceleri tırnak kesilmemesi, elden ele bıçak verilmemesi, evde makas şaklatılmaması gibi örnekler verilebilir. Bilimsel ve kültürel zenginliğimize aptallığın katkıları yadsınmamalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kolektif Aptallık

KOLEKTİF APTALLIK YASASI 92 baharında Harvard Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Ana Bilim Dalı Başkanı kansere yakalanır ve kısa bir süre sonra ölür. Her ne kadar olayın Rus ajanlarının suikastı olduğu söylentileri ortalıkta gezse de kısa sürede olayın üstü kapatılır. Her gün onlarca mühim deneyin yapıldığı milyonlarca insanın hayatına etkileyen eğilimlerin belirlendiği merkezin en kilit adamı ölmüştür ve sorun büyüktür. Üniversite yönetimi aylarca bu pozisyon için uygun birini arar ama pozisyona uygun kimse bulunamaz. Son çare olarak ülkenin en prestijli gazetelerine psikoloji alanında doktora öğrencisi alımı yapılacağı duyurusu yapılır. Yapılan duyuru biraz enteresandır. Diğer öğrenci alımı ilanlarına benzemez. Duyuruda şart yoktur, koşul yoktur, sınav yoktur, yeterlilik yoktur. Kısacası duyuruda normal bir öğrenci alımı ilanındaki rutinlerin hiçbirinin aranmamaktadır. Yani bu şu anlama gelmektedir: ilana bir profesör de başvurabilir, bir manav

Ayine-i iskender

İskender'in Aynası                        İskender'in aynası. "Ayîne-i âlem-nümâ (Cihanı gösteren ay­na)" olarak da bilinen bu ayna hakkında çeşitli rivayetler mevcut olup bunların birçoğu efsane niteliği arz eder. İskender İskenderiye şehrini kurduğu zaman orada bulunan hekim­lerden Belinas, Hermis ve Valines bir ayna yapmışlar ve yüksek bir yere koymuşlardı. Güya bu aynada oraya gelmekte olan gemiler daha bir aylık yolda iken görülebilirmiş. Eğer gelen düşman gemisi ise bu aynadan güneş ışığı yansıtılarak daha uzaktayken yakılabilirmiş. İskender tarafından hocası Aristo'ya yaptırıldığı da rivayet edilen bu aynanın bir gece, bekçileri uyurken çalınıp denize atıldığı yine efsâneler arasındadır. Bazı kaynaklar­da bu aynanın Hind hükümdarı Kayd tarafından İskender'e hediye edilen dört kıymetli eşyadan biri olduğu söylenir. Yuvarlak (top ayna) ve düz olduğu hakkında ihtilâf bulunan bu aynanın iki tarafı da gösterirmiş. Arka yüzüne yalancılar baktığı zaman gör